Berat Arapça berâe/berâet (البرائة) kelimesinin
Türkçeleşmiş şeklidir. Berâet, “iki şey arasında ilişki olmaması; kişinin
bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması” anlamına gelir. Şâbanın
on beşinci gecesinde müslümanların Allah’ın affı ve bağışlaması ile günah
yükünden kurtulacağı umularak bu geceye Berat gecesi denmiştir. Berat gecesi
için Arapça eserlerde “şâbanın ortasındaki gece”, “mübarek gece”, “rahmet
gecesi” ve “sak (الصك = belge) gecesi”
mânalarına gelen terkipler kullanılmaktadır.
Berat gecesi müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin diğer gecelerden
farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibadet edilmesi âdet
halini almıştır. Hz. Peygamber’in, “Allah Teâlâ -rahmetiyle- şâbanın on beşinci
gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları
sayısından daha fazla kişiyi bağışlar” buyurduğu rivayet edilmiştir (Tirmizî, “Ṣavm”,
39; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 191). Diğer bir rivayete göre de Hz.
Peygamber, “Şâbanın ortasında gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o
gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar,
‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık
vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu
böyle!’ der” buyurmuştur (İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 191). Ancak eserlerinde
bu hadislere yer veren Tirmizî ve İbn Mâce, bunların sened yönünden
zayıf olduğuna da işaret etmektedirler. Bir kısım âlimlerin, kıblenin
Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin
hicretin ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye
ayrı bir önem kazandırmaktadır.
Bu rivayetlerle, Hz. Peygamber’in şâban ayına ve özellikle bu ayın on
beşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihya ettiğine dair diğer rivayetleri
göz önüne alan bazı âlimler bu geceyi namaz kılarak, Kur’an okuyarak ve dua
ederek geçirmenin sevaba vesile olacağını, bu geceye mahsus olmak üzere belli
bazı ibadet ve kutlama şekilleri ihdas edip âdet haline getirmenin ise dinde
yeri bulunmadığını söylemişlerdir. Kaynakların belirttiğine göre Berat gecesine
ait özel bir namaz yoktur. Gazzâlî, bu gece her rek‘atında Fâtiha sûresinden sonra
on bir İhlâs sûresi okunmak suretiyle kılınacak yüz rek‘at veya her rek‘atında
Fâtiha’dan sonra yüz İhlâs okunan on rek‘at namazın çok sevap olduğuna dair bir
rivayet naklettiği halde (İḥyâʾ, I, 203), İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’deki
hadisleri tenkide tâbi tutan Zeynüddin el-Irâkī (a.g.e., I, 203, dipnot
1) ile Nevevî bunun aslının olmadığını söylemişlerdir. Bu namazın bir bid‘at
olduğunu kaydeden Nevevî, bu konuda Ḳūtü’l-ḳulûb ve İḥyâʾü
ʿulûmi’d-dîn’de geçen rivayete aldanılmaması gerektiğini söylemekte (el-Mecmûʿ,
IV, 56), Ali el-Kārî de bu rivayetin uydurma olduğunu belirterek Berat gecesi
namazının 400 (1010) yılından sonra Kudüs’te ortaya çıktığını kaydetmektedir (el-Esrârü’l-merfûʿa,
s. 462). Bu namazın ilk defa 448 (1056) yılında Kudüs’te Mescid-i Aksâ’da
kılındığına ve zamanla yaygınlık kazanarak sünnet gibi telakki edildiğine dair
bir rivayet de nakledilmektedir (Ali Mahfûz, s. 288). Ancak Fâkihî’nin (ö.
272/885’ten sonra) Mekkeliler’in bu geceyi Mescid-i Harâm’da ihya ettiklerine
ve bazılarının 100 rek‘atlı bir namaz kıldığına dair rivayeti (bk. Aḫbâru
Mekke, III, 84) dikkate alınırsa bu namazın daha önceden de kılındığını
söylemek mümkündür.
Duhân sûresinde (44/3) Kur’an’ın “mübarek bir gecede” nâzil olduğu ifade
edilmektedir. İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre burada işaret edilen
gece Kadir gecesidir. Çünkü diğer âyetlerde Kur’an’ın ramazan ayında
(el-Bakara 2/185) ve Kadir gecesinde (el-Kadr 97/1) indirildiği
belirtilmektedir. Tâbiîn âlimlerinden İkrime’nin de dahil olduğu bir grup âlim
ise Duhân sûresindeki âyetle Berat gecesine işaret edildiği
kanaatindedirler. Bu takdirde Kur’an’ın tamamının Berat gecesi levh-i
mahfûzdan dünya semasına indiği, Kadir gecesinde de âyetlerin peyderpey inmeye
başladığı şeklinde bir yorum ortaya çıkmaktadır. Nitekim bazı müfessirler bu
görüşü benimsemişlerdir (bk. Elmalılı, V, 4293-4295).
Berat gecesinin fazileti ve ihyası ile ilgili müstakil risâleler
yazılmıştır (meselâ bk. Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1591-1592; Îżâḥu’l-meknûn,
I, 108; İslâm dünyasında Berat gecesinin kutlanışıyla ilgili olarak bk. KANDİL).