Mesnevi 6. Cilt
Ölmeden Önce Ölmek
Bir haylidir
can çekiştin ama hala perde arkasındasın. Çünkü bir türlü ölemedin; halbuki
ölüm, asıldı. Ölmedikçe can çekişmen, sona ermez. Merdiven tamamlanmadıkça dama
çıkamazsın.
Yüz ayak
merdivenin iki ayağı noksan olsa dama çıkmak isteyen çıkamaz, dama namahrem
kesilir. Yüz kulaç ipin bir kulacı eksik olsa kovaya kuyu suyunun dolmasına
imkan yoktur.
Bu gemi,
yükünden artık olan son batmanı da yüklemezse batmaz beyim. Son yüklenen yükü
asıl bil, ne iş yaparsa o yapar. Vesvese ve azgınlık gemisini o batırır.
Akıl gemisi
battı mı insan, bu gök kubbeye güneş kesilir. Ölmediğin için can çekişmen
uzadı. Ey Tıraz mumu, sabahleyin sön öl. Yıldızlarımız gizlenmedikçe can
güneşi, bil ki gizlidir.
Topuzu
kendine vur da benliğini darmadağın et. Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış
pamuğa benzer. Ey alçak, bende, benim hareketlerimde gördüğün benlik, senin
benliğinin aksidir. Sen, kendi kendine topuz vurmadasın.
Benim
suretimde kendi aksini görmüş kendinle boğazlaşmak için coşmuş, köpürmüşsün.
Hani o aslan da kuyuda kendi aksini görmüştü de düşmanı sanıp saldırmıştı ya,
onun gibi işte.
Yok demek,
şüphe yok ki var olanın varlığın zıddıdır. Yok, diyorum, bilmem diyorum, sen de
bu zıtla, zıddı olan varı ve varlığı birazcık anla artık.
Bu zamanda
zıddı nefyetmeden başka anlayış çaresi yok ki tuzak olmasın. Ey akıllı fikirli
er, sevgiliyi perdesiz görmek istiyorsan ölümü seç, o perdeyi yırt. Fakat ölür
mezara gidersin hani o ölümü değil. Seni değiştiren nura götüren ölümü seç.
Erkek
erkeklik çağına girdi, kendini bildi mi çocukluk, ölür gider; Rum diyarına
mensup olur. Zencilik kalmaz. Toprak altın oldu mu topraklığı kalmaz. Gam
ferahlık haline geldi mi insana keder verme dikeni yok olur gider.
Mustafa bunu
için ey sırları arayan, diri olan bir ölü görmek istersen dedi... Diriler gibi
şu toprak üstünde ölü olarak yürüyen, canı göklere yücelmiş, yüceleri yurt
edinmiş birisini görmek dilersen... Ölümden önce bu alemden göçmüş, akılla
değil de ancak sen de ölürsen anlayacağın bir hale gelmiş. Canı, halkın canı
gibi göçmemiş, bir duraktan bir durağa göçe göçe ta son durağa varmış.
Birisini,
yeryüzünde bu sıfatlara bürünmüş gezip duran bir ölüyü görmek istersen...
Tertemiz Ebu Bekir'i gör ki o, doğruluğu yüzünden mahşere varmış, haşrolmuş
kişilerin ulusudur.
Bu alemde
Ebu Bekris Sıddıyk'a bak da haşri daha iyi tasdik et.
Muhammed'de
elde bulunan, görünüp duran yüzlerce kıyametti. Çünkü o, her hakikati, çözüp
bağlama yokluğunda hal olmuş, hakiki varlığa ulaşmıştı. Ahmet bu dünyaya ikinci
defa doğmuştu. O, apaçık yüzlerce kıyametti. Ondan kıyameti sorup dururlar ve
“Ey kıyamet, kıyamete ne kadar zaman var” derlerdi.
Birisi o
hakiki mahşer olan Peygamberden haşri sordu mu çok defa hal diliyle “Mahşerden
haşri soruyor” derdi.
İşte onun
için o güzel haberler veren peygamber, ey ulular demiştir, ölmeden önce ölün!
Nitekim ben de ölmeden öldüm de bu sesi, bu şöhreti o taraftan aldım, getirdim.
Kıyamet ol
da kıyameti gör. Her şeyi görmenin şartı budur. İster nur olsun, ister
karanlık. O olmadıkça onu tamamı ile bilemezsin.
Akıl oldun
mu aklı tamamı ile bilirsin, aşk oldun mu aşkın yanmış, mahvolmuş fitillerini
anlar, duyarsın. Anlayış bunu kavrayabilseydi bu davanın delilini apaçık
söylerdim.
İncir yiyen
bir kuş gelip konuk olsa bu tarafta incir çoktur, incirin hiçbir değeri yoktur.
Alemde bulunan kadın, erkek... Herkes her an can vermede, ölmededir. Sözlerini
de, ölüm zamanı babanın oğula vasiyeti say. Da ibret al acın... Bu suretle de
buğuz haset ve kin, kökünden sökülüp çıksın. Yakınlarına onlar ölünce nasıl
yüreğin yanarsa o çeşit bak. Gelecek şey gelmiştir onları ölmüş say, sevdiğini
ölüyor, ölmüş onu kaybetmişsin bil.
Garezler
senin bu çeşit bakışına perde oluyorsa onları yırt, at. Bunları yırtıp
atamazsan acizim deyip kalma. Bil ki aciz olanı bir acze salan var. Aciz, bir
zincirdir. Birisi gelmiş, sana o zinciri takmıştır. Gözünü açıp zinciri takanı
görmek gerek.
Ey yaşayış
yolunu gösteren ben bir doğandım, ayağım bağlandı, bu neden? Diye yalvarıp
sızlanmaya koyul. Yarabbi de, kötülüğe kuvvetle adım attım. Bu yüzden kahrınla
daima zarar ve ziyan içindeyim.
Senin
öğütlerine karşı kulağım sağırdır. Put kırıyorum diye davadaydım ama put
yapıyormuşum meğer. Senin yaptığın şeyleri senin sanatlarını anmak mı farzdır,
ölümü anmak mı? Ölüm, güz mevsimine benzer, sense yaprakların aslısın.
Şu ölüm yıllardır
davulcağızını döver durur da senin kulağın vakitsiz ve yersiz oynar. Fakat can
verme çağında ah ölüm dersin. Ölüm şimdi mi seni uyandırdı? Ölümün nara atmadan
boğazı yırtıldı sesi tutuldu; dövüle dövüle davulu patladı!
Sense
kendini bir şeylere verdin, ince eleyip sık dokudun; ne sesini duydun, ne
davulunu! Fakat ölümün ne demek olduğunu şimdi anladın işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder