3 Ocak 2012 Salı

ÇINAR’IN SESİNE KULAK VERDİM


A.Selahaddin HİDAYETOĞLU ÇELEBİ efendime......

ÇINAR’IN SESİNE KULAK VERDİM
Açık berrak bir havada, güneşin tam tepeden beni seyrettiği anda, yeşillikler ortasında ulu bir çınar… Sanki beni çağırıyor, gölgesi ise cezb edici. Dayanamadım vardım yanına, yaprakları ve dalları sanki beni kucaklıyordu.
İçime bir ürperti girdi, tepeden aşağıya titrediğimi hissettim. Daha önce yaşamadığım bir duygu idi bu kucaklama, ilk defa bu derece sevildiğimi ve insan olduğumu anladım.
Ne idi bu etkisi altına alan güzellik, düşünmemek elde değil ki, en nihayetinde insan olduğunu sana hissettiren bir çınar ağacı. Belki etrafımda çok kereler bu duygu seline kapılmam gereken olaylar olmuştur ama bakıpta görememek var, belki de benden kaynaklanan bir körlük diye düşündüm.
Aslında benim görmemi sağlayan o andaki tefekkürdü, çınarın buraya nasıl geldiğini düşünmek, bodur yeşillikler arasında nasıl oldu da bu boyutlara gelebildi? Hadi çınar bu hale erişti diğerleri neden bodur kaldı? Allah’ın nizamına hayran olmamak elde mi ki, titrememin sebebi de bu idi sanırım, “Sübhane Rabbiyel âlâ” demek için, Allah’a secde etmek geldi içimden, hemen ettim de, şükrümü bir şekilde göstermek ve kendimi, O’nun yanında ne kadar aciz olduğumu nefsime anlatmamın en güzel yolu idi, secde etmenin hazzını duymak ne güzel bir duygu, kendin ile buluşuyorsun, toprak anaya, geldiğim yere sığınmak, iki hasretin buluştukları anı, gönülde hissetmek… Cüzî iradenin Küllî iradeye teslimiyeti gibi, kelimelerin kifayetsiz kaldığı o an…
Ey ulu çınar ne kadar da güzelsin, seni yaradana kurban olayım dedim, beni anlamış gibi dalları yaprakları bir ahenk tutturmuş salına salına benim ile konuşuyor sanki.
Ey insanoğlu; Alemlerin Rabb-ı olan Allah (c.c) beni ufacık bir tohum iken yapmam gerekenleri anlattı. Bende kabul edip bu gördüğün yerde dünya yaşamına başladım. Benim görevim; parçası olduğum bir bütünü temsil ile beraber, yaratılmış olanların ihtiyaçlarının, bana düşen kısmına cevap vermek, onlar benim gövdeme, dallarıma, yapraklarıma, ne kadar zarar verirlerse versinler ben yılmadan, asıl olan görevi edaya kendimi adamış olarak bu yaşamı tamamlama hedefi içindeyim. İnşallah sende benim ile aynı amel içindesindir. Sen yaratılmışların en üstünü olan insansın, Allah c.c. üstün kıldığı insandan kendini tanımasını bilmesini ve aynı realite doğrultusunda görevini yerine getirmesini sabır ile beklemektedir.
Yaratılmış her eşyayı gördüğümde sanki çınarın bana anlattığı ile karşı karşıya kaldığımı hissediyorum. Allah C.C. sabrına bir rahmet olarak görüp, mesajın mahiyetine cevap vermek, insanlık görevim olduğunu nefsime haykırıyorum.                
Sevgi ile baktığım bir ağacın, gönlüme verdiği mesajda, nefs ile kirlenmemiş sevginin büyüklüğünü bir kez daha anladım, karşımda ki ne olursa olsun, vermesini bilebildiğin sevgiyi, alamayan hiçbir canlı yok, yeter ki sen gönülden ver, riyadan uzak olsun, menfaat ile kirlenmemiş bir sevginin açamayacağı kapı, çözemeyeceği dil, yumuşatamayacağı kalp yok.
O kapı da, dil de, kalp de Allah’ın değil mi zaten, O’ daima aktif olan, her an üreten, her an bizimle birlikte olandır.
Kul olunacak ve sığınılacak sadece Allah’dır.
Allah yar ve yardımcımız olsun..!

Hiç yorum yok:

Şeriat

Yusuf Kaplan 12 Kas 2021, Cuma İslâm antropolojisinin kaynağı olarak din ve şeriat ya da pınar, ırmak ve umman Önce şu: Türkiye’de, “ş...