5 Ocak 2019 Cumartesi

Aşk yolculuğu: Umre

Aşk yolculuğu: Umre
Bütün hazırlıklar tamam: İstanbul'dan uçuyoruz. Zaman denilen bir kavramın artık kıskacında değiliz. Özgürlük, meğer zaman kıskacından kurtulmakmış, şimdi biraz hisseder gibi oluyorum.
Duyulardan duygulara yol almak mutluluk veriyor insana. Duyulardan duygulara, yani sonsuza!
Üç buçuk saat sonra Medine Havaalanı'ndayız. Akşam. Hiçbir işlemi engel olarak görmüyorum; bütün arzum O'nun, Sevgililer Sevgilisi'nin Kabr-i Şerifi'nin, Ravza'sının başucunda olmak, orada adeta kendimden geçmek, zamanı aşmak istiyorum. Amaca odaklanan insana hiçbir engel set çekemez, onu hiçbir engel yıldıramaz, durduramaz; ölüm bile. “Nasıl”ını izah etmek zor!
Oteldeyiz. Kafile başkanımız, otele eşyalarımızı yerleştirdikten sonra “Mescid-i Nebi”ye gideceğimizi söylüyor. Sinede yürek havalanıyor, dünya küçülüyor, mesafeler siliniyor; herkesin gönlü Ravza'da.
İşte O'nun huzurundayız! Mescid-i Nebi'nin muhteşem görüntüsünü temaşa ederek Yeşil Kubbe'nin önüne, O'nun huzuruna varıyoruz. İki rekât namaz, zaman duruyor, mekân buharlaşıyor. Beş duyu artık çalışmıyor, zaman mahcup bir şekilde geldiği yere dönüyor. Ortada duran tek şey: Aşk! Vedud olan Rabbimizin “Sevgili”si önündeyiz. Herkesin gözleri kapalı, iç dünyaları sonsuza açık. Gözyaşları mihmandar. Eller havada, diller niyazda, kalpler aşkta. İstekler sadece Allah'tan, ama Sevgili'yle birlikte. Dünyaya dönük ne varsa duman duman, zaman da. Hakikat, galiba zamanı aşanlara sunulan bir nimettir.
Faniliğimizi tek olgu olarak algılıyor ve dünya denilen misafirhaneden zihnen ayrılıyoruz. Ne mutluluk, ne mutluluk! İşte zaman burada deliniyor, aşılıyor. Ah zaman, hakikatin perdesi!
Uhud'dayız. Tepenin üzerindeyiz. Güneş bizi evirip çeviriyor, dağlar sesleniyor, yankılar uğulduyor ruhumuzun derinliklerinde. Genç muallim Mus'ab bin Umeyr beliriveriyor bir anda gözümün önünde. Mekke'nin zengin çocuğu, yakışıklı genci Mus'ab. Medine'nin öğretmeni Mus'ab, Uhud'da şehit düşüyor! Üzerine yeterince örtünecek kefen bulunamıyor ve ayaklarına çalılar örtülüyor. Dünya ve zaman; her ikisinden geçmedikçe Mus'ab'ı anlamak mümkün değildir. Mus'ab ruhuna bürünmeden de öğretmen olunamaz, olunamıyor. Sevgiliye canlarını sunamayanların, çocuklara bilgi sunmaları çöldeki serap görüntüsünden öteye geçemez.
Bütün gözler buğulu, yürekler titrek derken şehitlerin ardı sıra O'nun kırılan ve kanayan dişi!.. Uhud zamanı aşan bir tepe. Uhud bir destan ki, “Uhud bizi sever, biz Uhud'u severiz.” hitabına muhatap hüzünlü dağ.
Hira'dayız. İnzivanın merkezinde, insanın merkezindeyiz. Ruhun Hira'da demlenmesi gerek, Medine'yi kurmak için. Hira'da demlenmeyen ruhlar Medineleri kuramazlar. İç yolculuktur zamanı aşıran ve özgürlüğe ulaştıran. “Oku!” emri adeta taşlara kazınmış. Mesaj kutlu ise, mekân da kutsiyetini yansıtıyor. Karşınızdaki bir mağara değil, evreni şekillendiren bir atom, adeta.
Hira, varlığın yaratılış sırrını hem içinde saklayan hem de sızdıran bir dağ. Dağların sultanı. Sultan'ın mekânı çünkü. İnsandır sağan varlık memesini, sütün tadına varmak lazım.
Sevr!.. Yol. Yollar hicrete dönüşüyorsa sevgiliye varır. Yollar hicrete bürünmüyorsa, Medineler kucak açmaz. Medine ayakta, Sevgili geliyor: Talaâl bedr-û âleyna!..
MEKKE!
Allah'ın Celâl sıfatının tecelli ettiği mekân.( Medine ise Cemal sıfatının tecelligâhı.) İhramlara bürünerek, dünyadan ve zamandan soyunarak Kâbe'ye yöneliyoruz.
Kâbe!.. Düşüncelerin eridiği, duyguların nehirleştiği an. Sembolün içinden fışkıran mâna: Allahuekber: Allah büyüktür. Bütün ağırlıklar dökülüyor üzerinizden ve kanatlanıyorsunuz. Özgürlüğe dokunduğunuz andır bu, zaman dışı. İman, insanın kendini bulma anı, muhteşem bir duygu.
Dua!.. Sadece O'na ve istek sadece O'ndan! İnsanın insan olarak değer kazandığı mekân: Harem! Mahşerin provası; insanlar beyazlar içinde yeniden dirilmiş. Makam, mevki ötesi bir eşitlik; tek kimlik, kulluk.

Lebbeyk (Buyur Allah'ım)!.. Muhatabınız Allah! “Buyur kulum!” Kimliğiniz mühürleniyor: “Kul”. Kulluktan daha büyük kimlik arayanlar hep hüsrana uğramışlardır. Ve özgürlüğün kanat sesleri, “Lebbeyk, Allahûmme Lebbeyk!..”
Evren dönüyor, siz de Kâbe etrafında dönüyorsunuz ve evrenle bütünleşiyorsunuz, tavaf bunun adı olsa gerek.  İbadet, evrenle bütünleşme eylemi. “Öteki” yok zihninizde ve dolayısıyla kavga da yok düşüncenizde. Mutluluk, evrenle bütünleşebilenlere ve zamanı aşabilenlere bağışlanmış bir nimet; İslam makamı, yani teslimiyet ve barış. Dünya ve Ahiret ayrımı kalkıyor gözünüzün önünden, ölüm ehilleşiyor, hatta sizi Dost'a çıkaran kutsal bir araç oluyor, teslimiyet iç dünyanızda saltanat kuruyor. Kul, Rabbine teslim olmuş can. Kâbe bunun en görünen mekânı.
Selamını aldım Rabbim, Hacer-i Esved'e “Bismillahi Allahuekber” diyerek.
Say!.. Safa ile Merve arasında Hacer anamızla birlikte, İsmaili bir teslimiyet ve İbrahimi bir tevekkülle, Zemzem'le serinlenerek ve kanarak ve kanatlanarak.
Umre!.. “Hoş geldin kulum!” diye bizleri ağırlayan Rabbimize, “Lebbeyk: Buyur Rabbim.” diyen kulun zaman aşımı ruhsal seyahati.
Rabbim, her Müslüman'a nasip etsin.

Şeriat

Yusuf Kaplan 12 Kas 2021, Cuma İslâm antropolojisinin kaynağı olarak din ve şeriat ya da pınar, ırmak ve umman Önce şu: Türkiye’de, “ş...