7 Ekim 2016 Cuma

2016 İtibariyle Kıyamet Alametleri

 
2016 İtibariyle Kıyamet Alametleri
Kıyametin ne zaman kopacağını elbette sadece Allah bilir. Kaza geliyorum demez, ama kader bir takım sinyallerle “geliyorum” der. İnsanın dünyaya gelişi ile birlikte kıyamet saati de işlemeye başlamıştır. Doğduktan sonra “doğmak” kadar önemli ikinci aşama ölümdür. Ölüm insanın dünya üzerindeki izini son nefesine kadar takip eder. İnsan sağına soluna, önüne arkasına dikkatlice baktığında bir sona doğru yaklaştığını anlamakta zorluk çekmez. Tabi en zor olanıdır bu: Hayatın ölümün kontrolüne geçmesi karşısında sakin olabilmek. Klasik din kitaplarında eksik olmayan bir malumattır kıyamet alametleri. Zaman geçtikçe yeni yeni maddeler eklenir bu alametlere. Sorun değil, varsın olsun. Lakin bu alametlerin dilini bari çözelim, gelince bizim de haberimiz olsun. Üşenmedim ve kıyamet alametlerinin günümüze seslenen taraflarını güncelleyerek maddeleştirdim. Herhalde iki üç madde de muhayyilemizden neşet etmiş olsa kıyamet kopmuş olmaz. İşte yaklaşanın yaklaşmakta olduğunu en anlaşılır dille ifade eden kıyametin içimizden kopan alametleri:

 İnsan insandan uzaklaşıp eşyaya ve nesneye yaklaşmıştır. Nesnelerin diline kulak kabartan insan, kendi dilini unutmuş, yani bir nevi yutmuştur.

İnsan insanın yurdu değil kurdudur. Düşman olarak insana kendisi yeterlidir artık.

Din dünyaya hizmet eder hale gelmiştir. Dünyanın dinle bir ilişkisi kalmamıştır. Seküler insanın ahreti başardıktan sonra yerleşeceği yerdir.

Hırsızlar emek, yalancılar doğruluk, cimriler cömertlik nutukları atmakta, iyi insanların biniti olan iyi atlar yanlış insanların eline geçmektedir.

 Binalar zinaları sollamıştır. Çok katlı binalar ve gökdelenler insanın kutsalla ilişkisini sabote etmektedir. Fuhuş (aşırılık) önce çimentoda, demirde, kumda ve çakılda başlamıştır.

İslami kavramların hafızası ile oynanmıştır. Himmet, hizmet, hikmet, ülfet, ihlas, bereket, cihat..gibi kavramların içi boşaltılmış, plastik sözcüklere dönüşmüştür. Bu sözcükler ne yazık ki şimdi kimseyi hiçbir yere taşımıyor.

 Ehliyet ve emanet adalet kavramıyla birlikte enkaza yuvarlanmıştır. Herkes bir dayı, bir akraba, bir tanıdık peşinde makam-mevki ve iş kovalamaktadır. Bu koşuya yanaşmayan gerçek ehliyet ve liyakat sahipleri yok hükmündedir.

 Tasavvuf ehli terk-i dünya aşamasını çoktan ıskaladı ve terk-i ukba mertebesinden medet ummaktadır.

 İslam hızla yaşanan bir şey olmaktan çıkıp konuşulan bir şeye dönüşmektedir.

 Afrika’da su kuyusu açma gayreti güdenlerin yanı başında bir bardak suya hasret komşusuna su verme konusunda harekete geçmemesi çok olağan kabul edilmektedir.

 Hayat sürmenin gayesi çoluk çocuğuna güzel hayat yaşatmak idealiyle eşitlenmiştir.

  Müslüman öncüler bankalarla kanka olmuşlardır.

 İçki içmediği halde sonuçları itibariyle içki içmiş sersemlik ve sarhoşluğunda yaşayan müminlerin sayısı hızla artmaktadır.

Siyaset hakikatin önünü kesip her defasında cebirle haraç istemektedir.

 Müslümanların gücü ancak Müslümanlara yetmektedir. Herkes birbirinin kervanını yağmalamaktadır.

  Ulaşılamayan ve uzanılamayan şeylerin kutsallığı bitmiş, özel kişiler için ibaheler dönemi başlamıştır.

 Müslümanlar sınıfsız toplum kavramından fena halde ürker hale gelmişlerdir. Beyaz Müslüman, esmer Müslüman tasnifi yaygınlaşacağa benzemektedir.

Zekâtsızlıklarını üst üste umrelerle, şefkatsizliklerini güvercinlere yem atarak gidermeye çalışan iki dünyayı da para ile satın almaya kalkan varsıllar kıyılarımıza vurmuştur.

 Kâbe yerindedir, ama kıblemiz şaşmıştır.

Hüseyin Akın


Hiç yorum yok:

Şeriat

Yusuf Kaplan 12 Kas 2021, Cuma İslâm antropolojisinin kaynağı olarak din ve şeriat ya da pınar, ırmak ve umman Önce şu: Türkiye’de, “ş...