20 Temmuz 2011 Çarşamba

Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler

Osman Şems1813-1893

İstanbul’da yaşadı.Gençliğinde Nakşibendî idi.Sonra Halvetî büyüklerinden Kuşadalı İbrahim Efendi’ye intisap etti.Memuriyet ve ticaret hayatı vardır.Bir tekke şeyhi olmadı.İrşat görevini evinde yaptı.Arap ve Fars edebiyatını çok iyi bilirdi.Şiirleri mürettep bir divanda toplanmıştır.

Sorarsan ehl-i dünyaya nedir dünyayı bilmezler
Sanup ukbayı dünya nitekim ukbayı bilmezler
Görürler alemi rüyâ gibi rüyâyı bilmezler
Olurlar tâlib-i Mevlâ görüp Mevlâyı bilmezler
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Kimisi hâle dem-beste olupdur kimisi kâle
Arar fakr ü fenâ içre bürünmüş köhne bir şâle
Erişmiş halk-ı cihân içindedir ârâyı bilmezler
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Kimisi nefy ü isbât edip Tûr-ı tekellümden iner tîhe
Kimi tecrid edip Tûr-ı tekellümden iner tîhe
Kimi tefrît edip üftâdedir vâdi-yi teşbihe
Kimi takyîd etmiştir edip ifrât tenzîhe
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Muhakkak etmeyenler reh-nüma bir merd-i âgâhı
Çerâğ-ı dîde-i cân etmeyenler derd ile âhı
Münevver görmeyenler âlem-i zulmât-ı cân-gâhı
Bi-hakkı câh-ı sultân-ı sarây-ı “lî maa’llâhi”
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Girüp şâm u seher manend-i Şems âlemde devrâne
Vücudun etmeyen şem’-i cemâl-i aşka pervâne
Geçip kayd-ı sivâdan olmayanlar akla bîgâne
Düşüp zencîr-i aşka durmayan divâne divâne
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Bu konuda anlatılan bir masal vardır ki pek meşhurdur :
“Balıklar deryada sakin ,usulet ve sükunetle yüzerken içlerinden birinin sorması ile şaşırıp
kalmışlar.Su nedir? Soru oldukça basittir.Ama yıllar yılı içinde sürekli yüzüp yüzgeç attıkları suyun hakikatini hiç biri bilemez.Bunun üzere araya araya balıkların pirini bulur ve ona sorarlar;
Ey pirim,üstadımız,bu su nedir,nicedir?diye sorunca balıkların piri hiç düşünmeden
“Ben sudan başka bir şey görmüyorum ki onu size anlatayım”diye muammalı,esrarengiz bir
cevap vermiş.Şairde cihan içinde cihan ara,iç-içedir bilinmezler derken adeta bir kehanette bulunuyor ve şu anda pozitif bilimin bahsettiği iç içe evrenlere işaret ediyor.Aslında fizik ötesi ilimde yani ilmi ledün de sabittir ki;yedi kat gökyüzünden bahsedilir.Bunların her biri farklı bir boyuttur ve zamanın akış hızı,mekanın kesafeti tamamen farklıdır.Bu yüzden birbirlerini göremezler,görseler de ulaşamazlar.
Bu yüzdenden uzak,habersiz kopuk yaşarlar.Cihan içinde cihan,olduğunu bugün bilim adamları ispatlıyor. Fakat,önemli olan bu cihanın özünde,maverasında tek bir varlığın olduğunu bilmektir .
O ‘da Allah’tır.İşte O tek olan ilahi varlığın dışında-haricinde kalan ins-cin,melek-şeytan,toprak hava,su,güneş hiçbir şey yoktur aslında.Yani bunların harici bir vücudu yoktur.Hepsi o ezeli ve ebedi varlık güneşinden alır ışığını,müstakil bir ışıkları yoktur.
O ışıksa gerek mecazi,gerekse manevi kainatın ruhu özü olan Allahtır.
Allah evveli batında gizli bir hazine iken,bilinmek istemiş ademi bir ayna suretinde yaratmıştır.Alem aynasında esmasını,adem denilen yokluk aynasında ise ef’al,sıfat ve zatını seyretmek istemiştir.
Yüce Allahın iç içe dört büyük alemi vardır.Mülk,melekut,ceberut ve lahut.
Muhiddin-i Arabi Hz.leri bu dört alemi dört büyük derya olarak görmüş,lahut aleminin coşup açılması ile ceberrut aleminin,ceberut aleminin coşup taşmasıyla melekut aleminin,melekut aleminin cosup taşmasıyla mülk aleminin görüntüye geldiğini,aslında var gibi gördüğümüz fani varlığın bir hayal olduğunu,kainat denilen varlığın ezeli ebedi ve tek olan varlığın her an tecellisiyle zuhura geldiğini söyler.Hatta,bazı islam alimleri bu sürekli tecellinin bir an kesilmesiyle kainatın bir anda yok olacağını,kıyametin bu şekilde kopacağını iddia ederler ki doğrudur.Allah doğruyu söyler hidayet yalnız onun elindedir...

Hiç yorum yok:

Şeriat

Yusuf Kaplan 12 Kas 2021, Cuma İslâm antropolojisinin kaynağı olarak din ve şeriat ya da pınar, ırmak ve umman Önce şu: Türkiye’de, “ş...